KÖŞELER



Köşelerle uğraşmak mimaride özgün planlamanın bir parçasıdır. Köşeler, köşe girişleri değişik işlevler üstlenirler. Köşe yapıları bir geminin ucuna benzetilebilir. Her iki caddeden gelen insanlar sevilen köşelerde karşılaşırlar. Köşeler buluşma yeridir.

 

Köşeler, yapıların dış yüzeylerinin biçimlendirilmesinde bütünlüğü sağlayan önemli yapı elemanlarıdır. Yapılardaki çelişkiler çoğu kez köşelerde çözülür. Köşelerin değerlendirilmesi ve işlenmesi bizim hacim anlayışımızı ortaya koyar. Dar açılı köşelerin çeşitli yöntemlerle çözülüp, gevşetilmesi yapıyı hafifletir. Köşelerdeki yarık biçimindeki açıklıklar ise mekanı zenginleştirir.

Aslında köşe, yapıya girebilmek için kazanılmış bir mekan ve sanat eseridir.

 

Özellikle geçmiş tarihlerde yapı köşelerine önem verildiği dikkati çeker. O dönemde köşe yapıları sıkı bir seçmeden geçerdi. Ve kullanılan yapı stilleri ise bugün herkes tarafından bilinir: “Rönesans Köşeleri”, “Schinkel Çözümü”, “Köşe Kuleleri” gibi…

Bauhaus döneminde olduğu gibi bugün de mimarlar köşeyi kullanmakta ve onu bulmakta zorluk çekmektedirler. Köşelerin postmodern olarak planlanmasıyla işin kolaylaştığını söyleyenler de var, daha sonra dekonstrüktivizm ile yapı köşelerinin çesaretli biçimlerin oyun alanı olduğunu söyleyenler de.

Köşe tipolojisine göre; vurgulanan – doldurucu köşeler, vurgulanmayan – oyulmuş köşeler, keskin köşeler ve detaylı köşeler şeklinde çeşitleri vardır.

Köşelerdeki öteki üç önemli nokta ise: kostrüksiyon, yapıda düzenleme, kent planlamasıdır. Kent planlamasında önem kazanan köşe bir yapının parçası değil de yapı bir bütünün köşesidir.

Köşe kronolojisinde belirli zaman aralıklarında köşelerin farklılaştıklarını görürüz. 19. Yüzyıl gösteriş mimarisinin de etkisinde kalan bir yapı devriydi. Bu zamanda kent görünümünün güzelleştirilmesi hedeflenmişti. Yerleşim bölgelerindeki cepheler palaslar gibi düzenlenirken, aynı yapıların arka cepheleri hiç de iç açıcı görünmüyorlardı. Kötü ışıklandırma ve havasızlık, görkemli cepheli mimarinin arka yüzüydü. 19. Yüzyıl mimarisinde köşeler genellikle kule-yapılarla vurgulanırdı. Şimdiki yapı yasalarının tam aksine, köşelerin kullanımı yasal yollarla desteklenirdi. Çatı katları ve kuleler yapı yüksekliğinin 1/3’ni geçebiliyordu. Cumba ve üst çıkıntılar rahatlıkla inşaat sınırının dışına çıkabiliyorlardı. 20. yüzyılın ilk on yılında köşeler önemseniyordu. 20’li yılların mimari ve kentsel anlayışında bol ışıklı konut yapımı hedefleniyordu. Bu dönemdeki yapılarda köşelere pek rastlanmazdı. Sıra evlere çok önem veriliyordu. Bazen köşelere merdiven çözümü eklenerek değerlendiriliyordu. 50’li yıllarda kentleşmedeki hedef sıralanmış, köşeleri olmayan, genişletilmiş yapılardı. Yeni yapılan mahallelerde cumbaya önem verildiyse de köşeler vurgulanmamıştır. 70’li yıllarda mimarlık ve kent yapımında kaliteyi arttırıcı düşünceler ön plana alındı. 90’lı yıllarda özellikle Avrupa’da yeşil alanlarda ve eski mahallelerde köşe yeniden gündem konusu oldu.

Günümüzde köşelerin değeri tam olarak anlaşılmıştır. Mekanlar için ilgi çekici odak noktaları olarak önem kazanmıştır. Köşelerde iç ve dış dünya birbirine hiç bağlı değilmiş gibiyken, açılar kendi içlerine dönük kaçış yerleridir. Her köşedeki inceleme; mimarlık mekanının içinde bir gezinti, bir gerçek ve hayal mekanının adım adım farkedilmesi, yönlendirici bir anlayış ve akılcı bir yaşamın değişmesidir. Kim açıyı seviyorsa, o içtenlik arıyor demektir. Düşünenler için köşe önemli bir ilgi noktasıdır.

 

Author: Gülen Yalçınkaya Özelçi VIEW ALL AUTHORS POSTS

Bizi birleştiren ve daima ileriye götüren gemimiz Gülen Yalçınkaya Özelçi, yıllarını tasarıma vermiş ve ilk günkü heyecanını ve enerjisini korumayı başaran yegane mimarlardandır. Tasarımı profesyonel bir kalemden öğrenelim.